Yönetmen sineması takip eden bir sinemaseverseniz Yorgos Lanthimos’la Köpek Dişi, Lobster, Kutsal Geyiğin Ölümü, Sarayın Gözdesi gibi filmlerle rastlaşmışsınızdır. Lanthimos, yaptığı filmlerle festivallerden ödüllerle dönen ve anlatı diliyle izleyicinin zihninde yer etmeyi başaran bir yönetmen. Lanthimos’un yönettiği ve Alasdair Gray’in aynı adlı kitabından uyarlanan 2023 çıkışlı Poor Things (Zavallılar) merak ediliyordu.
Film 19 ve 20.yüzyıllarda geçen bir bilim kurgu filmi. Filmde intihar eden hamile bir kadın, Godwin Baxter isimli bir cerrah tarafından bulunup hayata döndürülüyor. Ama kalp masajı, suni teneffüs falan değil. Kadının karnındaki bebeğin beyni kadına(anneye) naklediliyor. İşte karşımızda kadın görünümlü bir bebek: Bella Baxter. Bella her şeye -bir bebekte olduğu gibi- sıfırdan başlıyor. Onu koruyan ve gözeten “God” var. Bella’nın alanı ve bildikleri God’ın inşa ettiği aynı zamanda izin verdiği kadar. Yönetmen bu sınırlandırılmış alanı bize siyah beyaz gösteriyor.
Hızla öğrenen bu bebek beyinli yetişkin, kendi bedeninden haz aldığını fark ediyor. Bu anda filme dair kuvvetli sorulardan biri oluşmaya başlıyor: Bedendeki hormonlar, beynin büyüyüp gelişmesine göre mi etkisini gösteriyor yoksa olgunlaşmış bir beden için beynin etkisi azalıyor mu? Burada Psikoseksüel Kuram’ın söyledikleri bize yol gösterebilir. Kuram’a göre insan 3-6 yaş aralığında cinsel organının farkına vardığı Fallik Dönem’i yaşar. İnsan bu yaşlardayken cinsel organlarıyla oynar ve bu oyunlardan haz almaya başlar. Dolayısıyla Bella’yı kendisini salatalık ile tatmin ettiği sahnelerde dört beş yaşlarında düşünebiliriz. Bella hem hazzın hem de beyin yaşının etkisiyle öğrenmeye ve sık sık denemeye devam eder. Öyle ki bu merak Bella’nın babasıyla (God) yakınlaşmasına kadar gider. Ama babanın “God” olması boşuna değil. Film bize babanın hadım edilmiş olduğunu söyleyerek bizi iyice şuursuzlaşan şehvetten -şehvetin şuuru olur mu bilmiyorum- kurtarıyor. Bu yakınlaşma da Psikoseksüel Kuram’a göre Elektra Kompleksi ile açıklanabilir.


Bu kadın-çocuk ,God dışında böyle olduğunu ilkin bilen yok, erkeklere oldukça çekici gelmektedir. Süperegosu oturmamış, dünyaya boş bir levha gibi bakan ve böyle davranan kadınlar genellikle erkeklere daha çekici hatta “kullanılabilir” gelmektedir. Max isimli Godwin Baxter’ın yanında çalışan bir asistan doktor, Bella ile evlenmek ister. Tam bu anda çapkın Avukat Duncan devreye girer ve Bella’yı Lizbon yolculuğuna çıkartmak için ayartır. Bella God’ın dünyasından kendi isteğiyle, arzusuyla, merakıyla çıkar. Bella dünyayı artık siyah beyaz değil rengarenk görmeye, dünya lezzetlerini kendi başına tatmaya başlar. Bella’nın gözü açıldıktan sonra film, büyüme hikayesi kadar yol hikayesine de dönüşür. Lizbon, Bella için yiyip içmenin, sevişmenin, öğrenmenin uçsuz bucaksızlığını gösteren ilk yerdir. Duncan içinse her geçen gün kendisini saran bir hayranlık abidesini tahakküm altında tutma mücadelesinin yeri.
Lizbon’dan sonra Gemi’de bir bölüm geçer. Burası deniz metaforuyla yeniden doğuşu simgelemektedir, diyebiliriz. Ki Bella siyahi ve entelektüel bir adam olan Harry; sinik ve ihtiyar bir kadın olan Martha tarafından okumayı, eleştirmeyi, düşünmeyi öğrenir. Haz dışında acının ve kahrolmanın da olduğunu görür. Bu bölüm ise Psikoseksüel Kuram’da Gizil Dönem (6-11 yaş) denen ve öğrenmenin, bilmenin artış gösterdiği döneme denk düşer.
Bella uzun bir deniz (Akdeniz) seyahatinden sonra Harry sayesinde Kahire’yi görür. Düşünmek, okumak onun için vazgeçilmez bir boyuta ulaşmıştır. Kalbi incelen Bella, burada gördükleri karşısında bombardıman altında kalan çocuk gibi ağlamaya başlar. Bella belki de içinde bulunduğu zenginliğin muhasebesini yapıyor, içinde bulunduğu zenginliğin buradaki açlık ve sefalet üzerine inşa edilmiş olduğuna ağlıyordur. Bu kahrolma karşısında Bella’nın tepkisi ilk cinsel deneyimi gibi çocukça ve coşkuludur. Ama gelin görün ki burası günümüz dünyasına gelen karşılığıyla hem Afrika’dır hem Orta Doğu.


Artık acı duyan bir ruha da sahip olan Bella, bu acının etkisiyle kendisinden daha alt sınıflardaki insanlara yardım etmek ister. Bunu da kendisi yapmaz ya da yapmayı akıl etmez. Gemideki tayfalara karadaki yoksullara ulaştırmaları için para verir. O tayfaların ise parayı ne yaptığını tahmin etmek zor değildir.
Bella’nın harcadığı para kendisine ait değildir ve başkasının parasını başkaları için hesapsızca harcar. Bu coşkusu ve çocukluğu onu sıfıra, geneleve ve sosyalizme götürecektir.
Bella ile Duncan parasız kalınca gemiden indirilirler ve kendilerini Paris’te bulurlar. Bella hızlı bir şekilde para kazanmak için genelevde çalışmaya başlar. Ardından Bella ile Duncan ayrılırlar. Çünkü Duncan, Bella’nın bir genelev çalışanı olarak çalışıp para kazanmasını istemez.
Bella genelevde çalışan bir kadının yaşayacağı gibi sürekli birileriyle yatar. Açıkçası burada tiksintinin, kadının zorda kalmışlığının ve ilkel erkekliğin çoklu boyutlarını izleyeceğimi sanıyordum fakat tahmin etmeyi unuttuğum bir şey vardı: Bella’nın ruhu. Bella beğenilir ve para kazanır. İlkin bunu değiştirir. Erkekler tarafından seçilen biri olmaktansa erkekleri seçen biri olmaya başlar. Bu kendi içinde devrimvari bir eylemdir. Öte yandan her gün birlikte olduğu farklı farklı erkeklerle oyunlar oynar, parayla dahi olsa hem kendisi hem de karşısındaki erkeğin daha çok haz almasını sağlar. Peki şurada şöyle bir soru sorsak: Bir kadının hızlı para kazanması için bedenini kullandırmaya rıza göstermesi fikri, filmin iç zamanı olarak 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başı olmasından mı kaynaklıdır? Bu dediklerime Bella’nın beyin yaşındaki muğlaklığı da eklemeliyim. Bu kadın-çocuk her gün büyümektedir ama o kadar erkekle birlikte olması bir çocuğun zihnini allak bullak bir hale getirmez mi?
Sorulara biraz ara verip finale doğru gitmeye başlayalım. Bella artık hikâyenin başladığı yer olan İngiltere’dedir. Büyümüş ve öğrenmiştir. Yola çıktığı zamanki gibi merakla ve anlamsızlıkla bakmıyordur. God ölmek üzeredir. Tam o sırada God’ın kurtardığı kadın olan Bella’nın intihar etmesine sebep olan kişi çıkagelir. O adamı getiren Duncan’dır. Ne kadar da bildiğimiz bir erkeklik hareketidir değil mi?.. Bu adam yani Alfie Blessington çocuk beyinli Bella’nın babasıdır -olmama ihtimali de var-. Fakat eski koca Alfie, Bella’nın yaşadığı değişimi bilmemektedir. Kaba, şedid, alaycı ve tehditkâr eski koca; Bella’yı alıkoyup eski evine götürür. Fakat bu kadın susan, kabullenen eski eş değil; öğrenen ve yaşayan Bella’dır. Eski karısını intihara sürükleyen adam, karşısında zapt edilemeyen birini görür. Bella, Alfie’nin elinden kurtulup God’ın yanına gider.
God ölür. Bella, God gibi davranır. Yani onun gibi yaratır. Artık tanrı; kadındır, hadım edilmemiştir. Max ile cerrahlık yapar. God Bella eski kocası Alfie’yi yarı insan yarı hayvana dönüştürür.
Lanthimos’un çoğu filmi gibi bu filmde de gösterilen birçok şey var. Felsefi, politik, sosyolojik, psikolojik birçok nokta.
İzlerken güldüğümüz, hüzünlendiğimiz yerler olsa da bazı soruları peş peşe sorayım:
Bir kadının kendini bulabilmesi için onu tutan bağlardan kopması gerekiyorsa bu bağları koparması her önüne gelenle birlikte olmasında mı saklıdır?
Çocuk-kadın kendini bulmak için birileriyle birlikte olacaksa özellikle hayata yeni atılan erkeklerin de bu kadar çok birliktelik yaşaması nasıl bir sonuç doğuracaktır? (NOT: Erkeklerin cinsellik konusunda daha özgür yetiştirildiğini biliyorum ama erkekler için de bir kural, bir sınır vardır.)
God aynı zamanda bir “İsa” benzetmesi olabilir mi?
Sosyalizmi ve dayanışmayı yaşatıp geliştiren artık siyahiler ve genelev çalışanları mıdır?
Bella’ya acıları gösteren, dayanışmayı ve sosyalizmi öğretenlerin siyahiler olması manidardır.
Cerrah olmak teorik eğitim almadan sadece pratikle yapılabilir bir şey midir?
Bir erkeğin yarattığı, dünyaya attığı Bella, bütün erkeklik kalıplarını yıktıktan sonra God’ın yerine geçmiştir. Sonrasında God’ın yaptığı gibi birini yaratmıştır. Bella’nın yarattığı bu kişi şuursuz bir erkeklikten öç alma biçimi midir yoksa “onlar”ın anladığı dil bir hayvan bedeninde yaşamaktır mı, demeliyiz?
Tanrının “erkek” olması bitmiş artık tanrı “kadın” mı olmuştur?
Çocukluk, kadınlık, erkeklik, cinsellik, özgürleşme kavramları filmin ana kavramlarını oluşturuyor. Farklı yazı ve yorumlarla üzerine konuşulabilecek bir film olan “Poor Things” Venedik’ten Altın Aslan’la döndü. Öte yandan Bella rolüne hayat veren Emma Stone 2024 Oscar’ında En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı.